Eski zamanlara göre günümüzde kadınların büyük bir çoğunluğu iş yaşamlarında daha aktif, üretken ve kendini geliştirmeye açık bireylerdir. Ancak kadınlara toplum ve doğal yaşam tarafından biçilen görevler sadece iş yaşamıyla, iyi bir çalışan rolüyle sınırlı kalmaz. Bunun yanısıra iyi bir eş rolü, iyi bir annelik rolü, sosyal yaşamlarında iyi bir arkadaş olma rolü, kendi ebeveynlerinin vefalı kızları olma rolü, evlerinin düzenini sağlama rolü gibi bir çok alandan mükemmellik bekleyen gözlerle karşı karşıyadırlar. Üstlenilen rollerin ve toplumsal dayatmaların fazlalığı bizi tükenmişlik sendromuna bazen depresyona, anne rollenmesi eklediğinde ise ‘Süper Anne Sendromu’na götürebiliyor. Psikolog Beyza İpek, annelerin yeni tasası “Süper anne sendromu” ile ilgili merak edilenleri yanıtladı!..
Süper anne sendromu nedir?
Günümüzde annelerin eğitim ve iş yaşamının zorlu mücadelesinin yanında geleneksel toplumun kadınlara atfettiği öteki sorumluluklarda azalma olmamasıyla ‘Süper anne sendromu’ meydana gelebiliyor. Genellikle mükemmeliyetçi, hırslı, kariyerinde hedefleri olan, başarı odaklı çalışan, titiz annelerde bu sendromla daha sık karşılaşırız. Toplum tarafından çalışmak yerine evde çocuğuna bakması gerektiği söylemleriyle karşılaşan kadınlar zamanla iş yaşamının yoğunluğunda çocuğuna yeterince zaman ayıramayacağı düşüncesiyle kendisini suçlu hisseder ve bu hissi gidermek için üst düzey bir performans ile annelik rolünü üstlenir. Buradaki performans artışı, mükemmel olma isteği beraberinde kaygıyı, tükenmişliği getirerek sendromun işaret fişeği olur.
Maalesef klinik alanda da oldukça sık karşılaştığımız bu durumda anneler bizlere yorgunluk, tükenmişlik, uykusuzluk, kas ağrıları, zihin bulanıklığı, dikkat eksikliği, mükemmel olma ihtiyacı, öz değerlerinde düşüklük, yetersizlik hisleri ile gelebiliyorlar. Üstlenilen rollerin fazlalığından kendilerine ayırdıkları vakitler oldukça azalıyor. Özellikle ‘Ben anne olmadan önce’ gibi cümlelerle başlayan birbirinden farklı iki karakter anlatır hale geliyorlar. Kendi benliklerine yatırım yapmayı, kendilerine ayırdıkları zamanın azlığının yüzleşmesi ile yine kendileri mücadele ettiklerinde bir bataklıkta çırpınmaya benzer örüntüler oluşuyor. ‘Ben saçımı süpürge ettim ama…’ ile başlayan cümleler ile kendilerini feda edişlerinden yakınıyorlar. Yoğun kaygı ve stres seviyesi çığ gibi büyüyerek bütün evi sarıyor ve bundan yine en çok çocuklar etkileniyor. İşte durum bu hale gelip kar topu bir çığ olmadan hayatımızı paylaştığımız eşimizin desteğinin devreye girmesi gerekiyor.
Değişen toplum dinamiklerinde kadınların rollerinin artışı kadar erkeklerin rolleri de farklı noktalardan artmalıdır ki ruhsal iyilik halimiz devam edebilsin. Toplum her zaman anne için doyuran, besleyen, çocuğun ihtiyaçlarını sosyal ve bilişsel düzeyde gideren rolünü atfetmiş olsa bile işin aslı çocuğun daha sağlıklı bir psikoloji için salt anneye değil bakım veren iki ebeveyne ihtiyaç duymasıdır. Çocukların ilerleyen yaşlarında insan ilişkilerinde, psikolojik olarak dayanıklı bir birey oluşunda, çalışkanlık ve azminde, ahlaki yapının oluşumda babanın da oldukça önemli etkisi olduğunu bilmekteyiz. Hem annenin hem de çocuğun ruh sağlığı için eş ve baba desteği bu kadar önemliyken genellikle çoğu hanede sorumlulukları annenin aldığını gözlemliyoruz.
Mükemmel anne olmaya çalışmayın!
Mükemmel olma çabası bizi ve etrafımızı bir kaygı çemberine sokar. Kendimizden ve çocuğumuzdan daha iyisini talep ettikçe tatmin ve mutluluk hisleri yerini performans anksiyetesine bırakır. Günümüzde sosyal medyanın da etkisi ile giderek artan mükemmeliyetçi tutum zihnimizi kemirmesine izin verdiğimiz küçük düşünce canavarları oluşturur. Bu canavarlar bizi yönetmeye başladığında ise yaşamdan keyif alamayız. Taleplerimizi kendi sınır ve yetilerimizin farkında olarak oluşturursak bu özelliği çocuklara da kazandırabiliriz. Unutmayın önemli olan yeterince iyi anne olabilmektir. Herkesin yeterlilikleri ve özellikleri ile otantik bir tarzı vardır. Bu da anneliğinizi ve çocuğunuzu eşsiz kılandır.
Tam da burada toplumun ve öğrenme kalıplarımızın ötesinde sizleri ‘Eşit ebeveynlik’ kavramı ile tanıştırmak istiyorum. Eşit ebeveynlik çocukların gelişimini, eş ile süren ilişkinin dinamiklerini, iletişimi, cinsel yaşamı, sosyal yaşamı da oldukça onaran bir yapılanmadır. Peki nasıl eşit ebeveynlik ortamı oluşturup hayatımızı tazeleyebiliriz diyorsanız alttaki maddeleri uygulamaya başlayabilirsiniz!
- Eşiniz ile ortak yaşam alanı olan evinizin sorumluluklarını bölüşme konusunda ortak kararlar alıp, bu kararların sürekliliğini sağlamak için bir adım atın.
- Eşit ebeveynlikte eşlerin birbirleriyle empati kurması, stres anlarında destekleyici bir tutum sergilemesi yaşam kalitesi için önemlidir.
- Çocukların ruhsal gelişimi için oyun, sevgi veren temaslar, etkili iletişim oldukça önemlidir. Bunların tek bir ebeveyn kanalından desteklenmesi ise yetersizdir. Bazı toplumlarda kız çocuklarının babasının kucağında oturması, başının okşanması, oyun oynaması ayıplanır. Erkek çocuklar içinse baba tarafından sert bir tutumla yetiştirildiğinde çocuklarının güçlü olacağı fikirleri yer alır. Bunların tümüyle yanılsama olduğu ve çocuklar için yetişkinlik dönemlerinde yaralar açtığını klinik alanda çokça gözlemlemiş bulunmaktayız.
- Eşinizin duygusal ve bilişsel stresini görmezden gelmek, yanıtsız bırakmakta bir şiddet türüdür. Böyle anlar için daha özel bir iletişim tarzı bulmak gerekmektedir.
- Eşinizin yardım taleplerini, destek arayışlarını geçiştirmek ve görmezden gelmek evlilik içindeki güvenilirliği azaltır. Destek veremeyeceğiniz anlarda ise onu duyduğunuzu ancak destekte bulunamama sebeplerinizi açıklamalısınız.
- Çocuğunuzun sınırlarını eşinizle beraber belirlemelisiniz. İki ebeveynin de çocuğa farklı yaklaşması, ebeveynlerden birinin onay vermediği bir duruma diğerinin onay vermesi çocuklarda bölünme olmasına neden olur. Hane içini daha da strese sokan bir durum oluşturur. Çocuklar kurallara uymakta zorluk çekerken ebeveynlerden biri kendini değersiz, sözleri önemsiz hissinin içinde bulabilir.
-
Çocukların akran ilişkileri, ödev kontrolü, okul toplantıları, etkinlik programlarını, psiko- sosyal gelişimlerinin ebeveynler birlikte takip etmelidir. Doğabilecek veya doğmuş problemlerin çözümleri üzerinde birlikte düşünmelidirler.
- Partnerlerin ilişki ve ruhsal sağlıkları için birlikte kaliteli zaman geçirmeleri önemlidir. Beraberken keyif alınan veya denemek istediğiniz etkinlikleri zaman yoksunluğu sebebiyle sürekli ertelemek ilişki yapısını zedelemektedir.
- Sırtlarındaki kırmızı pelerini yük haline dönüşen ’Süper Anneler’ pelerinlerinizi eşlerinize de devredebilin. Unutmayın ki her şey her zaman mükemmel olsaydı mükemmelin değeri bizler için aynı kalmazdı. Hayatlarınızın ve cümlelerinizin içinden -meli, -malı kalıplarını çıkartmalısınız. Çünkü mükemmelin de ötesine gitme arayışı bir zaman sonra sizi ele geçirerek, zihninizin gelecekte yaşamasını sağlayacaktır. Bu da şimdiyi, anı yaşama, keyif almanın, dinlenebilmenin önündeki en büyük engeldir.
- Partnerinizle olan dinamiklerinizi masaya yatırıp yeniden organize etme fikri şimdi size nasıl gözüküyor? Duygularınızı ve isteklerinizi dile getirdiğiniz; ben dili kullanarak yaptığınız bir konuşma gelecek günlerinizin ilacı olabilir.