Baba ve çocuk ilişkisinin önemi
Her çocuk babasıyla bağ kurmayı, onun sevgisini hissetmeyi arzular. Çocuklarıyla sevgi dolu bir ilişki kuran, günlük hayatlarına aktif olarak katılan babalar, çocuklarının gelişimine katkıda bulunurlar. Şefkatli bir babanın varlığı, çocuğun kendine daha fazla güvenmesine yardımcı olur.
Babaların çocuklarına olan sevgilerini ifade edebilmelerinin birçok yolu vardır. Bazıları çocuklarıyla konuşurken kendilerini rahat hissederler. Bazıları da düşündüklerini ya da hissettiklerini kelimelere dökmekte zorlanırlar ve daha çok davranışlarıyla göstermeye çalışırlar. Sarılma, saçını okşama gibi bazı ifadeler açıkken, uykusunda öpme, fedakârca maddi ihtiyaçları karşılamaya çalışma gibi bazı davranışlar da sessizce gerçekleşir. Duyguların, davranışlarla ifade edilmesinin bir tehlikesi vardır: sevginin incelikli biçimleri kolayca gözden kaçırılabilir veya yanlış yorumlanabilir. Oysa kelimeler, eylemlerimizin başkaları tarafından daha kolay anlaşılmasını sağlayarak yaptıklarımızı zenginleştirebilir. Çocuklar bazen babalarının "seni seviyorum" demesini açıkça duymaya ihtiyaç duyarlar.
İletişimin Temelleri
- Zaman ve Kalite: Çocuğa ayrılan zaman ve niteliği, ilişkinizle ilgili örtük bir mesaj verir. Bazen bu mesaj onunla konuşmanızdan çok daha etkili hale gelebilir. Çünkü çocuklar uzun vadede, ne söylediğinizi değil ne yaptığınızı değerlendirerek ilişkiniz hakkında karar verirler. “Babam beni önemsiyor, onunla paylaşabilirim”, “Babam için benim özel bir yerim var çünkü işi ne olursa olsun önce beni dinler”. Bu yargılar zamanla oluşur ve çocuğun sizinle iletişim kurmak isteyip istememesi sonucunu doğurabilir.
- Dinlemek: Çocuğun ihtiyaç ve beklentilerini anlamak için çocuğu önce dinlemek gerekir. Ebeveynler günlük yaşamın koşturmacası içinde bazen çocukları; bir iş yaparken, telefon veya televizyonda bir şey izlerken dinlemeye çalışabiliyorlar. Dinlemek önemlidir ve can kulağı ile yapılmalıdır. Dinlemek için çocuğa özel olarak zaman ayırmak, çocuğun rahatça kendisini ifade edebileceği, sessiz hatta bazen konuya göre mahremiyetin sağlandığı bir ortam oluşturmak gerekir. Dinlerken göz teması kurmak için onun göz hizasına gelmek anlaşıldığını hissetmesine önemli katkı sağlar. Dinlerken kafa sallamak, hı hı gibi seslerle konuşmasını teşvik etmek, meraklı sorular sormak veya bazen de “üzüldün mü” gibi onun duygularını kendisine yansıtmak konuşması için teşvik edici olabilir.
-
Kendini İfade Etmek: Babaların da kendilerini ifade etmesi gerekir. Çocuklar iletişim kurmayı genellikle çevrelerini izleyerek öğrenirler. Anne ve baba, iletişim kurma biçimleri ile çocuklarına rol model olurlar. Babalar iki şekilde örnek olabilirler.
- Çocuğunu severken, etkinlik yaparken onunla konuşması, günlük hayatını anlatması, etrafındaki nesneleri ve o nesnelerin ne işe yaradığını cümlelerle ve açıklayarak ifade etmesi çocukların kelime dağarcığının gelişmesine katkıda bulunur.
- Bir başka örnek olma biçimi de babanın bir olumsuz durum karşısında duygularını düşüncelerini ifade etme biçimidir. Çocuklar, babalarının bir problemi algılama ve ifade etme biçimini izlerler ve örnek alırlar. İster yolda arabayla giderken, ister markette alış veriş yaparken ya da ister anne ile bir konuyu tartışırken. Babanın sakin, sorunu anlamaya, çözmeye çalışan tavrını izlerler ve örnek alırlar.
İletişimde Beş Duyu Organı
Peki çocukla iletişim ne zaman başlar. Tabi ki çocuklar konuşmaya başlayınca değil. Bebekler, sandığımızdan çok daha fazlasını anlayabilir, işitebilir ve görebilirler. Yeni doğmuş bir bebeğin görebildiği, işitebildiği, koku alabildiği, tat alabildiği; basıncı, ağrıyı, konumdaki değişimi, sıcağı ve kokuyu fark edebildiği bilinmektedir. Duyular olgunlaşmamış biçimde de olsa, doğumdan önce algılamalar başlar ve derece derece işlevleri artar.
Bebeklerin duyuları gebeliğin daha ilk haftalarından itibaren gelişmeye başlar. Bu duyu organlarının işlevini ve gelişimini bilmek, o duyu organları aracılığı ile çocukla etkileşimi arttırmak için bir fırsat olabilir.
Dokunma ve Temas
Gelişen embriyonun ilk oluşan hissi; dokunma duyusudur. Bu duyusal değişmenin en iyi göstergeleri fetusun kendi yüzüne dokunması ve parmak emmeye başlamasıdır.
Gebeliğin son günlerine gelindiğinde bebek rahim duvarına sık sık değmeye başlar. Bu nedenle dışarıdan yapılan okşama ve hafifçe vurma hareketleri bebek derisindeki milyonlarca dokunma sinir ucunu harekete geçirir ve bebek tekmeleyerek cevap verir, hareket halinde ise aksine sakinleşir. Aynı durum doğumdan sonra da geçerlidir. Ağlayan bebeği kucağınıza alıp sarıldığınızda susmasının nedeni budur.
Özellikle doğumdan sonra, babalar bebeğe zarar vereceklerini düşünüp kucaklarına almakta tedirgin olabilirler. Ya da çevresindeki insanlar babaya vermek istemeyebilirler. Kucağınıza almak için büyümesini beklemeyin. Tüm narinliğine rağmen bebeğinize dokundukça, bedenini hissettikçe nasıl daha rahat tutacağınızı anlayacağınızı unutmayın. Onunla temas etmek hem bebeğe hem de size çok iyi gelecek. Dokunma, sarılma, ten teması güvende ve sevildiğini hissetmenin en önemli araçlarından birisidir. Bazen çocuğun başını okşama, sırtını sıvazlama, sarılma birçok kelimeden çok daha etkili bir iletişim haline gelebilir.
Tat Alma ve Koku Duyuları
Hem tat alma hem de koku alma doğum öncesinden itibaren gelişmeye başlar. Çocuklar doğduklarında hem tat hem de kokulara karşı hassas olurlar. Tanıdık bir tat ve kokunun peşinden giderler. Örneğin anne sütünün kokusunu daha doğar doğmaz alırlar. Anne karnındayken annenin beslendiği gıdaların tatlarına, doğumdan sonra daha kolay uyum sağlarlar.
Bebeklik ve çocuklukta, tat ve koku duyusunu harekete geçirdiğiniz anlar, çocukla olan temasınızın artmasını sağlar. Baba olarak çocuğun sevdiği yemekleri bilmeniz ve yapmanız aranızdaki iletişimin güçlenmesi için fırsattır. Kucakladığınızda, sarıldığınızda sizin kokunuzu alır ve bir süre sonra bu koku, kendisini rahatlatan huzur veren bir kokuya dönüşür.
İşitme Duyusu
İletişim dediğimizde ilk aklımıza gelen, iki kişinin karşılıklı cümleler kurarak konuşması gelir. Peki bebekler hemen cümle kuramadıklarına göre bizim konuşmalarımız onlar da ne kadar etkili oluyor? Doğum öncesinde, 6’ncı aydan itibaren bebek işitmeye başlar. Annesinin bağırsak sesleri, kan akımının çıkardığı ses, hatta annesinin kalp atışlarını algılar. Hamilelik ilerledikçe annesinin konuşma sesini bile algılar. Anne sesinden etkilenerek kalp hızını ve hareketlerini değiştirebilir. Anne sakince konuştuğunda bebek de sakinleşir ve kalp atışları yavaşlar.
Doğumdan sonra da işitme duyusu gelişmeye devam eder ve ilk 6 ay boyunca işittiği ses frekansı genişlemeye başlar. Bebeklerin, doğumdan on iki hafta sonra çevredeki normal sesleri işitebildiği, dördüncü ayda ise sesin geldiği yöne başını çevirebildiği ifade edilmektedir. Dört aylık bebeklerin, karanlıkta hiçbir görsel ipucu olmadığında bile sesin yerini belirleyebildiği, bunun dışında başlarını babalarının sesinden daha fazla annelerinin sesine döndürdükleri belirtilmektedir. Bu durum, annenin sesini doğmadan önce sürekli işittikleri için tanımalarına bağlı olarak ortaya çıktığı bildirilmektedir.
Bebekler annelerinin sesini tanıdıklarına göre, babaların da sesini tanıyabilirler. Bunun için baba, daha çocuk anne karnındayken ona sevgi sözleri söyleyebilir. Doğduktan sonra da sesini alçaltarak, yükselterek, ses taklitleriyle şarkı söyleyebilir, masal okuyabilir.
Görme Duyusu
Görme duyusu en son gelişen duyudur. Bebekler tam oluşmuş bir görme sistemi ile doğarlar ama fonksiyonları henüz tam değildir. Bebekler göz teması kurmaya ise ortalama üç aylıkken başlamaktadır. Odaklanma süresi kısadır ancak zamanla bu süre de artar. Dört aylık bir bebek nesnelere ve kişilere daha uzun süre bakabilir ve hareket halindeki nesneleri daha hızlı algılayabilir.
Hareket yeteneği arttıkça görme alanı da genişler. Beşinci ayın sonunda nesneleri ve gördüklerini incelemeye başlarlar. Bebek ile göz teması kurmak, doğduğu andan itibaren renkli ve hareketli cisimleri görüş alanına getirerek bebeğin görme duyusunu uyarmak oldukça önemlidir. Renkli, ışıltılı oyuncaklar dikkatini çeker. Resimli kitaplar dikkatini yoğunlaştırmasını sağlar. Özellikle konuşurken jest ve mimikleri takip eder ve kelimeler ile jest ve mimikler arasında bağ kurar. Duyguları anlamlandırır ve hisseder.
Çocuğun Sözsüz İşaretlerini Anlama
Çocuklar şaşırtıcı derecede karmaşıktır. Düşüncelerini, duygularını ve arzularını iletmek için yüz ifadeleri, ses tonu ve jestleri gibi sözlü olmayan ipuçlarından oluşan bir repertuarın tamamını kullanırlar. Hoşlanıp hoşlanmadığını ağlama ve gülmelerinden, mimiklerinden anlayabilirsiniz. Tabi bu şifreleri çözmek için çocukla zaman geçirmek, tanımak gerekir. Çocuğun büyüme sürecine eşlik eden babalar çocuklarının ilgilerini ve ihtiyaçlarını sözsüz mesajlarını izleyerek de çözebilirler.
Bazı çocuklar düşüncelerini ve duygularını daha fazla dile getirirken bazıları daha çekingen davranır. Ebeveynler olarak çocukların nasıl iletişim kurduğunu anlamanız çok önemlidir, böylece onlarla konuşmanın en etkili yolunu bulabilirsiniz. Çocuğunuz ister sessiz ister konuşkan bir tip olsun, çocuğun sizinle herhangi bir konuda konuşmak için kendisini rahat hissetmesi çok önemlidir. Çocukların nasıl iletişim kurduğunu bilmek, onlarla bağlantı kurmaya çalışırken en iyi yaklaşımı bulmanıza da yardımcı olacaktır.
Çocuğunuzun başkalarıyla nasıl iletişim kurmayı tercih ettiğini anlamanız da önemlidir. Örneğin, çocuğunuz okulda iyi iletişim kuruyor mu? Çocuğunuz arkadaşlarıyla vakit geçirmekten ve onlarla rahatlıkla konuşmaktan hoşlanıyor mu? Yoksa çocuğunuz aile dışındaki insanlara karşı daha çekingen mi davranıyor?
Bazen konuşmak istemezler. Çocuğunuz o sırada iletişim kurmak istemiyorsa zorlamayın. Çocuklar, bazen zor konularda sizinle konuşmak ya da yabancılarla iletişim kurmak konusunda biraz zamana ihtiyaç duyabilirler. Çok fazla konuşmaya iterseniz, bu onların geri çekilmek istemelerine neden olabilir. Çocuklarla konuşurken sessizlikten korkmayın. Hazır olduklarında açılmalarını teşvik etmek için bu sessiz zamana izin vermek önemlidir.
Çocuğun Duygularını Anlama
İletişimde en temel noktalardan birisi de anlaşıldığını hissetmektir. Bu da çocuğun duygusunu anlamakla başlar. Çocuklar özellikle ilk yıllarda duyguları fark ederler fakat o duyguyu isimlendirip ifade edemezler. Burada bir yetişkinin çocuğa rehberlik etmesi gerekir. Babaların bir taraftan kendi duygularını fark etmeleri, anlamaları ve ifade etmeyi öğrenmeleri, bir taraftan da çocuklarının duygularını ifade etmeleri için teşvik etmeleri gerekir. Oyuncağı kırılan bir çocuğa, “çok sevdiğin bir oyuncağın kırıldı, üzüldün sen” demek gibi. Bazen yetişkinler korktuklarında, üzüldüklerinde bu duygularını öfke olarak ifade edebilirler. Buna raket duygu denir. Erkekler ağlamaz, kızlar gülmez gibi genellemelerle büyüyen çocuklar, yetişkin olduklarında hissettikleri duyguyu değil ifade edilmesine izin verilen duyguyu ifade ederler. Babaların kendi duygularını anlayıp onu sağlıklı bir şekilde ifade etmeleri çocukların da kendi otantik duygularını anlama ve ifade etmelerine örnek olur.
Takdir, Teşvik, Övgü ve Eleştiri
Kişiliğe Yönelik Takdir: Gerçek ve Ölçülü Olmalı: Çocuklara "Harikasın" gibi olumlu övgüler vermek, onların kendilerini iyi hissetmelerini sağlar. Ancak bu tür övgülerin sürekli tekrarlanması, zamanla anlamını yitirebilir. Bu nedenle, kişiliğe yönelik övgüler az ve özgün olmalıdır.
Davranışa Yönelik Takdir: Örneğin, "Bu ödevi zamanında bitirdiğin için gurur duydum," demek, çocuğun neden takdir edildiğini anlamasına yardımcı olur ve benzer davranışları tekrarlamasını teşvik eder.
Eleştiride Özsaygıyı Koruyun: Olumsuz davranışları düzeltmek amacıyla yapılan eleştiriler, çoğu zaman çocukların özsaygısının zedelenmesine neden olabilir. Bu nedenle, eleştirilerin yapıcı ve davranışa yönelik olması önemlidir. Kişiliğe yönelik değil, davranışa yönelik geri bildirimler vermek daha etkili ve destekleyici olacaktır.
Takdir ve eleştiri, doğru ve dengeli kullanıldığında, çocuklar ve yetişkinler için öğretici, destekleyici ve geliştirici hale gelir. Bu dengeli yaklaşım hem özgüveni artırır hem de kişisel gelişimi destekler.
Anlaşmazlıkların Sağlıklı Bir Şekilde Ele Alınması
Ebeveynliğin en zor kısımlarından biri zor durumlarda çocukla konuşmak ve iletişimi sürdürebilmektir. Anlaşmazlıklar ve problem karşısında babalar; katı, disiplinli veya esnek olmamalarını bekleyen görüşler ve taleplerle karşılaşırlar. Bu, babalar için de zorlayıcı bir rol beklentisidir. Katı ve korkulan bir ebeveyn olmaya çalışarak aslında ilişkinize yarardan çok zarar verebilirsiniz. Çocukla aralarında bir mesafe vardır ve çocuklar sorunlarını, ihtiyaçlarını ya da bazen mutluluklarını babaları ile paylaşmaktan çekinirler. Bu süreç zaman geçtikçe iletişimlerinin gittikçe azalmasına neden olur.
Sakinleşilen bir ortamda, temel dinleme ve kendini ifade etme ilkelerine bağlı kalarak kurulan bir ilişkide tüm sorunlar ele alınabilir. Babanın yapıcı ve şefkatli tutumu çocuğun kendisini açmasına, ihtiyaçlarını anlatabilmesine zemin hazırlar. Böylece çocuğun problemleri çözebilme becerisi gelişmeye başlar.
Öneriler:
Ders vermekten, nasihatten kaçının
Ebeveynlik yolculuğunuzda bunaltıcı anlar olacak ve çocuğunuzun dinlemesine ve ne söylediğinizi anlamasına ihtiyaç duyduğunuz zamanlar olacaktır. Ne kadar cazip gelse de ders vermek hiçbir zaman işe yaramaz. Hatta çocuğunuzla ilişkinize yarardan çok zarar bile getirebilir. Bir iletişim duvarına çarpıyormuş gibi hissettiğiniz bu zamanlarda, tartışmayı bir kenara bırakıp ikiniz de hazır olduğunuzda konuyu tekrar ele almak en iyisidir.
Aynı fikirde olmasanız bile çocuğunuzu dinleyin
Ebeveynlerin, çocukların da kendi düşünceleri olan birer insan olduklarını unutmamaları gerekir. Her ne kadar onların görüşleri sizinkinden farklı olsa da, yargılarınız aksini gerektirse bile çocuklarınız konuşurken dinlediğinizden emin olun. Çocukları gerçekten dinlediğinizde, görüşleriniz ne kadar farklı olursa olsun, kendi adına düşünebilen, düşünce ve duygularını yargılanma korkusu olmadan özgürce ifade edebilen bireyler olarak onlara yeterince saygı duyduğunuz mesajını verir.
Oyun yoluyla iletişimi güçlendirin
Basit oyunlarla iletişiminizle ilgili çok şey başarabilirsiniz. Birlikte oynayarak, sıcak ve sevgi dolu bir ortam yaratırken çocuğunuzla bağ kurabilirsiniz. Geçirdiğiniz kaliteli zamanlar hem oyunla öğrenmesi ve gelişmesine hem de ortak zevkler oluşturarak baba-çocuk ilişkinizin güçlenmesine fayda sağlar.
Günlük aktivitelerde yan yana olun
Günlük aktiviteler çocuğunuzla bağlantı kurmak için mükemmel fırsatlardır. Çocuğunuzla en son ne zaman güzel bir sohbet yaptığınızı hatırlıyor musunuz? Çocuğunuzla oynayarak, ona hikayeler okuyarak veya ödevlerine yardım ederek zaman geçirin. Ona banyo yaptırın, birlikte yemek yapın yemek yiyin. Çocuğunuzun hayatında önemli olan etkinliklere katılın. Alışveriş torbalarını taşımanıza veya bir şeyleri onarmanıza yardım etmelerine izin verin. Bütün bunlar ilişkinizi doğallaştırır. Çocuğunuzun, yanınızda kendini rahat hissetmesini sağlayın ki, özgürce konuşabilsin.